Çözüm odaklı terapinin temeli Steve De Shazer ve eşi İnsoo Kim Berg tarafından 1978 yılında Winconson eyaletinin Milwaukee şehrindeki Kısa Süreli Aile Terapisi’nin kurulmasıyla atılmıştır. Bu araştırmacılar ilk olarak şizofreni tanısı konmuş kişilerin ailelerindeki iletişimin nasıl olduğunu inceleyerek çalışmalarına başladılar ve bu ailelerde özellikle belli etkileşim şekillerinin ortak olduğunu gözlemlediler. Bundan hareketle danışanlarının genellikle “ne yapsam aynı” düşünceleriyle hareket ettiklerini ve bir çözüm bulunamayınca kısır döngü içindeki davranışlarını tekrar ettiklerini farkettiler. Bu araştırmalar sonucunda, danışanın sorunlarını irdelemek yerine direk çözüme odaklanmanın daha başarılı sonuçlar getirdiğini yaptıkları çalışmalarla gösterdiler.
Çözüm odaklı terapi, bugünün anlamlı olması ve geleceğin daha iyi planlanması amacıyla geçmişi geri planda bırakır, geçmişe odaklanmaz. Sorunları çözmek yerine direk çözüme odaklanır. Çünkü bir sorunu çözmek için o sorunun nedenlerini bilmeye gerek yoktur.
Temel Kavramlar
Çözüm Odaklı Terapinin Temel Varsayımları
Danışanların sorunu çözecek güçlü yanlarına odaklanmak ve bunları danışana fark ettirmek |
Sorunları çözmek için problemin nedenlerini araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan danışanın başarılı olduğu ve problem varken de danışanın bunun üstesinden geldiği anları belirlemektir. |
Bazen danışanda küçük bir değişim meydana getirmek, başka değişimlerinde oluşmasını sağlayacak ve danışanda bir güven oluşturacaktır. |
Amaçları danışanlar belirler. Danışanların belirlediği amaçlar, kendileri için daha anlamlı olacaktır. |
Danışanlara tek bir doğru yolun olmadığı, çözüm için farklı yolların da bulunduğunu göstermek gerekir. |
Danışanların sorunun üzerine odaklanmaktansa çözüme odaklanmanın daha olumlu sonuçlar doğurduğunu göstermek gerekir. |
İstisnai Durumlar
İstisnalar çözüm odaklı terapide önemli bir özellik taşır. Danışanların sorunlu yaşantısı içinde olduğu zaman bazı anlar vardır ki bu sorun hissedilmez ve danışan sorununu unutur. Problemin şiddeti ne düzeyde olursa olsun bu problemi yaşamadığı durumlar da mutlaka vardır. İşte bu durumlar istisnaları oluşturur. Diğer bir deyişle sorunun yaşanmadığı anlardır. Terapist danışana bu istisna durumların ne olduğunu sorar. Buradaki amaç istisnalara odaklanmaktır. Çünkü olumlu bir duruma odaklanmak başka olumlu durumları ortaya çıkarır.
Değişmeye Yönelik Konuşma
Çözüm odaklı terapi, konuşulan dile ayrı bir önem verir. Çünkü konuşmalar farklı düşüncelerin oluşmasında etkilidir. Terapistler danışanlarıyla değişim hakkında konuşurken olasılık bildiren ifadeler yerine, varsayıma odaklanan ifadelerin kullanılmasına dikkat ederler. Örneğin terapist danışanına “iş ortamında daha sıcak ilişkiler kurabilseydin bu nasıl olurdu?” yerine ” iş ortamında sıcak ilişkiler kurduğun zamanları anlatır mısın?” cümlesini kurmak daha iyi gelecektir.
Güçlü Yanlar ve Kaynaklar
Çözüm odaklı terapi her insanın hem güçlü hem zayıf noktalarının olduğunu kabul eder. Diğer bireysel terapiler danışanlarının zayıf yönlerini bulup bunları güçlendirmekle uğraşırken, çözüm odaklı terapi danışanlarının zayıf yönleri yerine güçlü yönlerine bakıp bunlar üzerinden terapiyi devam ettirir. Çünkü danışanların güçlü yönleri, yaşadıkları problemin üstesinden gelmeye yardım eder.
Terapötik Süreç
Çözüm odaklı terapi danışanlarının problemleriyle uğraşmayıp direk çözümle uğraştıklarından dolayı kısa sürede bitmektedir. Genellikle de 10 seanstan az bir zaman diliminde bitmektedir. Bundan dolayı kısa süreli denilmektedir. Çözüm odaklı terapi doğrudan çözüme odaklandığından danışanın geçmişi, sorunların nedenleri, geçmişte yaşanılan problemler üzerinde durmaz. Önemli olan danışanın ne istediği ve isteği doğrultusunda iyileşme sağlamaktır.
Çözüm odaklı terapide, amaçlar danışan tarafından belirlenir. Danışanlar bu amaçlara ulaşmada yeterli güce sahip olduğuna ve gerekli kaynaklara erişebileceklerine inanılır. Amaçlara üç şekilde ulaşılır. Bunlar; problem olarak algılanan durumda her zamanki yapılan davranışları değiştirmek, danışanda farklı bir bakış açısı sağlamak ve problem olarak algılanan duruma ilişkin olarak mevcut kaynaklarını, güçlü yanlarını, çözümlerini harekete geçirmek.
Terapist karşılıklı işbirliğine, güvene, saygıya, diyaloğa dayalı bir ortam yaratmaya çalışır. Terapistin temel görevi, danışanların durumları, görmek istedikleri gibi nasıl değiştirecekleri ve bu değişimi nasıl sağlayacaklarıyla ilgili olarak, onlara yardımcı olmaktır. Terapistler değişim konusunda uzman olsalar da, değişimi yaratmada uzman değillerdir. Çünkü değişimi yaratacak kişi danışandır ve danışanlar kendi yaşamaları hakkındaki asıl uzman kabul edilir.
Terapötik ilişki
Kısa süreli çözüm odaklı terapide danışan ile danışman arasındaki ilişkinin kalitesi çok önemlidir. Bu ilişkide güven duygusu mutlaka yaratılmalıdır. Terapistin görevi, danışanlara değişim için gerekli olan kaynakların kendisinde bulunduğunu göstermek olmalıdır. Sorun her ne olursa olsun, bu olumlu değişimi gerçekleştirecek potansiyelin varlığını danışana hissettirmektir.
Çözüm odaklı terapide genel olarak üç tür ilişki kurulur. Bunlar; müşteri, şikayetçi ve ziyaretçi ilişkisidir.
Müşteri (Gönüllü)
Terapiye danışan kendi isteğiyle gelmiştir. Değişim için isteklidir. Terapistle olumlu bir ilişki kurar ve amaçları gerçekleştirmede gerekli sorumlulukları alır.
Şikayetçi
Danışan bir sorunun olduğunu kabul eder ancak değişim için her hangi bir çaba göstermez. Çözümü kendisinden başka birisinde olduğunu düşünür.
Ziyaretçi
Terapiye danışan kendi isteğiyle gelmemiştir. Başkasının yönlendirmesi sonucu gelmek zorunda kalmıştır. Danışan ne bir probleminin olduğunu kabul eder ne de değişim için gerekli sorumluluğu alır.
Terapötik Süreçin Aşamaları
Terapi yaparken ilk ve en kritik iş, problemin tanımlanmasıdır (aslında yeniden tanımlanmasıdır). Danışan ve danışman, danışanın şikayetinin ne olduğu ve bunun anlamı konusunda konuşurlar. İlk oturumun geriye kalan kısmında, terapist, probleme ilişkin istisna durumları bulmaya ve bunları araştırmaya çalışır. Daha sonrasında terapist ve danışan birlikte somut, çözümlenebilir amaçlar oluştururlar. Amaç oluşturmada genellikle mucize ve derecelendirme soruları kullanılır. Amaç oluşturulduktan sonra terapist danışana, amaçlarına ulaşmada yardımcı olur. Seanslar arasında terapist danışana ev ödevleri verir ve bu ödevlerinin bir sonraki seansta ne kadar başarıya ulaştığını, bu başarıyı nasıl elde ettiği üzerine konuşurlar. Terapide, tüm seanslar boyunca iyi durumlardan konuşmak esastır. Çünkü çözüm odaklı terapinin doğası çözüme gitmek, iyiyi görmek ve danışanın güçlü yönlerine odaklanmaktır.
Çözüm Odaklı Terapide Kullanılan Teknikler
Çözüm odaklı terapide, çok değişik problem durumlarına uyarlanabilecek şekilde tasarlanmış olan sayısız teknik bulunmaktadır. Terapide kullanılan çok genel bir strateji, önce istisna durumları belirlemek ve ardından da danışanın bunun aynısını yapması için onu cesaretlendirmektir.
Soru sorma
çözüm odaklı terapistler işlerini daha çok danışana soru sorarak yerine getirirler. Terapideki özel bir taktik, soruyu yanıtlayacak olana birkaç seçenek sunacak şekilde varsayımsal sorular sormaktır. Çözüm odaklı terapideki varsayımsal sorular değişik olasılıkların olduğunu ve danışanın güçlü yanlarını vurgulamak içindir. Örneğin klasik bir çözüm odaklı soru şöyledir: “Problem olmadığından nasıl bir farklılık olmaktadır?” Bu ifadede “eğer problem olmasaydı” denilmeeiğine dikkat edin. varsayımsal sorular açık uçludur ve olumsuz bir yanıtın verilmesini olanak vermemektedir. Soru sorma bağlamında özellikle, istisna, mucize ve derecelendirme soruları sorulmaktadır.
İstisnai sorular
İstisnai soruların temel amacı yukarıda da anlatıldığı üzere, danışanın, problem yaşantısı içindeyken bu problemin üstesinden geldiği anları yakalamaktır. Danışanların yaşamlarında, sorunlarını sorun olarak tanımlamadıkları anlara istisnai anlar denmektedir. İstisnai sorular danışanlara, problemin sonsuza dek sürmeyeceğini, üstesinden gelebileceği ve bunu atlatmak için gerekli güce sahip olduğunu gösterir. Örneğin stresli ve endişeli olmadığın anları anlatır mısın? sorusu bir istisnai sorudur.
Mucize soru
Mucize soru, danışanın amaçlarını oluşturması için kullanılan bir tekniktir. Bu amaçla terapist danışana şu soruyu sorar: “Farzet ki bir gece, sen uyurken bir mucize oldu ve sorunun çözüldü. Bunun olduğunu nasıl ya da nereden anlardın ve değişen ne olurdu?” Bu soruya verilecek cevap, aslında danışanın ulaşmak istediği amacıdır. Diyelim ki danışan “Evdeki stresli ortam biter ve birbirimizi anlayışla dinlerdik” cevabını versin. Terapist, daha sonra danışana şunu sorar: “Bana evdeyken stresli olmadığın ve birbirinizi dinlediğin anları anlatır mısın?” Mucize sorular, danışanın farklı çözüm yollarını görmesini ve alternatif çözümlere odaklanmasını sağlar.
Derecelendirme Ölçekli Sorular
Dereceleme soruları değişik şekillerde kullanılabilir. En yaygın olanı şudur: “Problemin en kötü olduğu durumu belirten 0 ile, problemin tamamen çözülmüş olduğunu belirten 10 arasında, 0’dan 10’a kadar derecelendirilmiş bir ölçek üzerinde, bugün kendini nerede görüyorsun?” Bu soru hem danışanın probleme nasıl baktığını hem de ilerleyen seanslarda terapinin ne kadar ilerlediğini gösterir. Terapist, danışanın amaca giden yolları görmesi için yardım ederken, bir yandan da danışana ev ödevleri vererir. Bu sayede, dereceleme üzerinde problemin çözümü için daha yüksek puanlar almasını sağlar. Danışanlar kendilerini puanladıktan sonra terapistler, genellikle “Bu hafta kendini iki puan yukarı çıkarmak için ne yapabilirsin?” diye sorar.
İleriye Dönük Sorular
İleriye dönük sorular, genellikle danışanın istisnai anlarının olmadığını söylediğinde kullanılır. Danışan problem durumu içindeyken herhangi bir olumlu yaşantısının olmadığını, istisnai anlarının yaşanmadığını söylediğinde, terapist, şu soruyu sorabilir: “Kendini bir kaç yıl ileride düşün. Şuan yaşadığın problemleri düşünme. Neler yapıyorsun?” Bunun dışında terapist, danışana bir sonraki seansa kadar yaşantılarını gözlemlemesini ve olumlu yaşantılarını kaydetmesini isteyerek ev ödevi de verebilir.
Kestirme Görevi
kestirme görevlileri, genellikle probleme ilişkin olarak istisnaların çok nadir olduğu durumlarda kullanılır. Danışanlardan bazen gün içinde bir ara durmaları(örneğin gece yatmadan önce) bir sonraki gün probleminin yaşanıp yaşanmayacağını ve istisna durumun ortaya çıkıp çıkmayacağını tahmin etmeleri istenir.
Yaz, Oku ve Yak
Bu teknik, obsesif ya da depresif düşünce için yararlıdır. Danışana, yazacak çok az şey olsa bile, belirli bir süre için çift sayılı günlerde problemi ile ilgili olarak bir şeyler yazması istenir. Tek günlerde ise, yazdığı notları okuyacak ve hemen sonra da yakacaktır. Burada danışan, düzenli olarak yazma, okuma ve yakma işlerini kararlaştırılmış olan bir tarihe kadar yapmaya çalışırken, asıl probleminin ne olduğunu düşünmeyi ertelemek zorunda kalmaktadır. Böylece danışan, problemin üzerinde düşünmek yerine yapacak çok daha iyi işlerinin olduğunu keşfeder.
Farklı Bir Şey Yapma
Bu teknik, problemlerin devam etmesine neden olan “ne yapsam aynı” sendromunu engellemek için tasarlanmıştır. Çoğunlukla da birisinin diğerinin davranışlarından şikayetçi olduğu, bunu değiştirmek için her şey denediği ama çabalar sonuç vermediği zaman kullanılmaktadır. Terapist, danışana sorun yaşanacağını anladığı anda, komik ve absürt davranışlarda bulunmasını ve ortamın havasını yumuşatmasını önerebilir.
Sonlandırma
Çözüm odaklı terapistler, daha danışmanın ilk oturumlarından itibaren terapinin bir sonuca ulaşmasını amaçlarlar. Bu terapi kısa süreli olduğundan dolayı, danışan amaçlarına ulaştığı anda terapi sonlanır. Danışan çözüm yollarını keşfeder ve geleceğe dair bu çözüm yollarını öğrenmiş olur. Sonlandırmaya gelindiğinde danışan, problemlerin nedenleri yerine çözüm yollarına bakmanın daha kolay çözümleme sağladığını anlar. Bu sayede hem iyileşme gösterir hem de kendi güçlü yönlerini geliştirir.
Değerlendirme
Çözüm odaklı terapide değerlendirme yoktur. Bunun yerine çözüme giden yolların konuşulduğu görüşmeler vardır.
Eleştiriler
Kısa süreli çözüm odaklı terapi, gerek kullandığı teknikler gerek sorunun çözümüne bakışı gerekse de kısa süreli olmasından dolayı bir çok kişinin ilgisini çekmektedir. Özellikle okullarda çok kullanılan bir tekniktir. Okullarda öğrencilerin fazla olması ve zamanın sınırlı olması bu terapinin kullanılmasına olanak vermektedir. Öte yandan bu terapinin, yüzeysel olması olumsuz eleştirilerindendir. Çünkü bu terapistler sorunun nedenine inmezler ve problemin doğasını incelemezler. Şikayetlerin anlaşılmasına olanak veren kurumsal bir yapısı yoktur. Ağır sorunlu (tecavüz, şiddet, travma sonrası stres bozukluğu vb.) danışanlar için pek işe yarar değildir.
Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi için hazırlanmış şu videoyu izleyebilirsiniz.
Bir yanıt yazın