Gestalt psikolojisi, 1912’de Almanya’da Wertheimer’ın yazdığı bir makaleyle başlamakla beraber, ilkeleri Wertheimer, Köhler ve Koffka tarafından geliştirilmiştir. Gestalt psikolojisi adını Almanca bir sözcük olan aynı kelimeden almakla birlikte, anlamı bütün, şekil, form gibi manalara gelmektedir. Gestalt psikolojisi, temel dayanağını “Bütün,kendini oluşturan parçalardan daha farklı ve daha anlamlıdır” ilkesinden alır.
Gestalt psikoloji bilişsel kuramlar içinde yer almakta ve bundan dolayı davranışçıların öğrenmeye karşı tutumlarını eleştirmektedir.Aşağıda öğrenmenin nasıl oluştuğuna dair Gestalt psikoloji ile Davranışçı kuramlar karşılaştırılmıştır.
Davranışçı Yaklaşım | Gestaltçı Yaklaşım |
Moleküler(parça) | Molar (bütüncü) |
Nesnel | Öznel |
Çevreci | Doğuştancı |
GESTALT PSİKOLOJİSİ VE TEMEL İLKELERİ
Gestalt psikologları, öğrenmeye ilişkin çalışmalarını
‘algılama’ üzerinde temellendirmiştir. Gestalt psikologları algıyı bir
örgütleme biçimi olarak görmüşlerdir. Algılamaya dair bir çok yasa
açıklamışlardır ve yasaları genel bir çerçevede yapılandırmak için pragnaz
yasası dedikleri ortak bir noktada buluşmuşlardır. Pragnaz yasası kısaca, iyi
bütün, iyi biçim, iyi şekil olma eğilimindedir. Başka bir deyişle, her
psikolojik olayda anlamlı olma, basit olma ve tam olma eğilimi vardır. Gestalt
psikolojisi öğrenmeyi algısal örgütlemelerle açıkladıkları için bunların neler
olduğuna bakalım.
Gestalt Kuramındaki Algısal Örgütlemeler
Şekil-zemin yasası
İnsanın algılama sistemi şekil ve zemin diye bir ayrım yaparak bu doğrultuda hareket eder. Şekil, daha çok bizim dikkat ettiğimiz şeyleri ifade ederken zemin, arka planda kalanları ifade eder. Siz bu yazıyı okurken bu sayfadaki yazılar şekil olurken, yazının arka planında kalan gri ekran zemin olmaktadır. Bazen şekil ile zemin yer değiştirebilir. Ancak ikisi birden şekil olamamaktadır. Aşağıdaki resme baktığınızda ilk olarak birbirine bakan insanları mı yoksa farklı şekillerde inşa edilmiş sütunları mı görüyorsunuz?
Örnek: Manavdan elma almak isteyen bir kadın manava
girdiğinde elmalara dikkat edecektir. Bu durumda elma şekil iken diğer meyveler
veya malzemeler zemindir. Eğer kadın dikkatini başka bir meyveye çevirirse bu
sefer de baktığı meyve şekil geri kalanı zemin olacaktır.
Yakınlık yasası
Organizma bir alandaki ögeleri, nesneleri birbirlerine olan yakınlıklarına göre gruplandırarak algılama eğilimindedir. Yakınlık yasası aynı zamanda zaman ve mekan gibi unsurları da kapsamaktadır. Yan yana bulunan notalar ve konuşurken kullanılan sözcüklerin birbirine yakın olması, bunların anlamlı bir şekilde gruplanıp algılanmasını sağlar. Aşağıdaki resimde de birbirine yakın olan noktalar diğer bir grup olma eğilimiyle algılanır.
Benzerlik yasası
Şekil, renk, doku, cinsiyet vb. pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.
Tamamlama yasası
Bu yasaya göre organizma, tamamlanmamış işleri, etkinlikleri, şekilleri vb. durumları tamamlama eğilimindedir. Böylece organizma bütüne ulaşarak, anlamlı bir sonuç elde eder. Daha önce de değinildiği gibi Gestalt psikolojisi, anlamlı bütüne daha çok önem vermektedir. Yandaki resimde köpek tam olarak çizilmeyip mürekkep lekesi şeklinde gösterilmiştir. Tamamlama yasasına göre, beyin resmi bir bütün olarak algılar yani tamamlar.
Basitlik yasası
Bu yasaya göre, diğer unsurlar eşit olduğu taktirde,
organizma basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş figürleri algılama
eğilimindedir. Örnek
Süreklilik yasası
Süreklilik yasasına göre, aynı yönde giden noktalar, çizgiler vb. birimler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.
Algısal değişmezlik yasası
Objelerin değişik koşullar altında aynı görülmesine,
algılanmasına algısal değişmezlik denir. Gestalt psikolojisi farklı çevresel
uyarıcıların değişmesine karşın, objenin algılanmasında bir farklılığa yol
açmayacağını söyler. Örneğin birbirinin aynısı olan iki araçtan yakın olanın
daha büyük, uzak olanın daha küçük olmasına karşın birey iki aracın da aynı
olduğunu bilir.
Algıda Seçicilik
Organizmaya gelen birçok uyarıcıdan sadece belli olanların
dikkat çekmesidir. Algıda seçicilik içsel ve dışsal olmak üzere ikiye ayrılır.
Dışsal faktörler
Organizma için çevreden gelen bir uyarıcının şekli,
büyüklüğü, rengi vb. durumlarından dolayı dikkatin o tarafa verilmesidir.
Örnek: Sokakta yürürken birinin bağırması, yoldan çok lüks
bir aracın geçmesi veya bir toplantıya katılan birisinin dikkat çekecek
derecede kırmızı giyinmesi bu duruma örnektir.
İçsel faktörler
Organizmanın sahip olduğu beklenti, inanç, değer yargısı,
mesleği, ilgisi gibi durumlar algıda seçiciliğe yol açabilir.
Örnek: Bir berberin insanlara bakarken ilk olarak saç
şekillerine dikkat etmesi, aç olan birisinin de lokantalara bakması içsel nedenlerden
dolayı algıda seçiciliktir.
Problem Çözme
Problem çözme, organizmanın hedefe ulaşmak için gittiği
yolda karşılaşılan engellerin aşılmasıdır. Problem çözmeye ilişkin ilk
araştırmalar Almanya’da Gestalt psikologları tarafından yapılmıştır. Gestalt
psikolojisi, problem çözmeye yönelik içgörüsel (kavrayarak) öğrenme kavramını
getirmiştir.
Kavrayış (içgörü) yoluyla öğrenme
Kavrayış yoluyla öğrenmeyle ilgili ilk çalışmaları Köhler
yapmıştır. Köhler, çalışmalarını maymunlar ile yapmıştır. Bir kafese alınan
maymunların uzaktaki muzlara ilk başta yetişemediğini ve biraz düşündükten
sonra bu maymunların kafesin içindeki kutuları üst üste dizdiklerini ya da
sırıkları kullanarak muza eriştiklerini gözlemlemiştir. Bu çalışmalar
sonucunda Köhler aşağıdaki sonuçları bulmuştur. Ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır.
- Ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır.
- Çözüme dayalı performans pürüzsüz ve hatasızdır.
- Problemin çözümü uzun süre hatırlanır.
- İçgörü yoluyla kazanılan bir ilke, başkadurumlara da uygulanır.
- Zeka içgörüsel öğrenmeyi etkiler
- Problem, ilk kez karşılaşılan ve özgün olan birproblemdir.
Örnek: Bir öğrencinin sınavdayken bir ilk başta çözemediği
matematik problemini biraz düşündükten sonra çözümün nasıl yapılacağını aniden
farketmesi.
Ağacın altında olan Newton’un kafasına elma düşünce bunun
sebebinin Yerçekim Yasası olduğunu aniden farketmesi.
Not: KPSS’de Gestalt psikolojisi ile ilgili en çok çıkan
soru kavrayış yoluyla öğrenmeden gelmektedir.
Üretici Düşünme
Köhler, içgörüsel öğrenmeyi maymunlarla yaparak bir teori
oluştururken, bir diğer Gestalt psikoloğu olan Wertheimer de içgörüsel
öğrenmenin okullarda uygulanması üzerine çalışmıştır. Wertheimer’in üretici
düşünme dediği bu çalışmasının iki türü vardır. Bunlara A tipi ve B tipi
problem çözme demiştir.
A tipi problem çözme
Problem çözme yolu bir başkası tarafından değil bizzat birey
tarafından bulunur. Bu çözüm yönteminde problemin doğasını ve temel yapısını
anlamayı gerektirir. Çözüm uzun süre hatırlanır ve başka durumlara kolaylıkla
genellenebilir.
B tipi problem çözme
Bu problem çözme yönteminde çözüm birey tarafından değil de
başkası tarafından verilir. Problemin doğasını anlamadan sonuca varılır ya da
ezberleme vardır. Bu çözüm yönteminde daha çok hazır olan çözüm yöntemleri
vardır. A tipi problem çözmeye göre daha çabuk unutulur.
Yaratıcı düşünme
Yaratıcı düşünme, bireyin karşılaştığı bir problem
karşısında kendisine ait olan özgün davranışları, çözüm yolları, düşünüş biçimi
ve yaratıcı hayal gücünü kullanmasıdır. Yaratıcı düşünme aynı zamanda ıraksak
düşünebilmeye dayanır. Yakınsak ve ıraksak düşünme ise aşağıda yer almaktadır.
Yakınsak düşünme
Çözüm yöntemli düşünme olarak da nitelendirilen bu kavram,
belli sonuçlar için belli tarzlarda hareket etmeyi hedefleyen düşünme
biçimleridir.
Iraksak düşünme
Bir diğer adı farklı düşünme olan bu düşünme biçiminde,
belli sonuçlar için belli tarzlarda hareket etmek yerine farklı şekillerde ve
daha özgün düşünme biçimini hedefler.
Örnek: Kalem yazı yazmak için tasarlanmıştır ve bir öğrenci
sadece bu amaçla kullanırsa yakınsak düşünme biçimini kullanıyor demektir. Eğer
öğrenci bunu saçlarını toplamak için veya düz bir çizgi çizmek için cetvel
yerine kullanıyorsa bu sefer ıraksak düşünme biçimini kullanıyor demektir.
Yaratıcı düşünme sürecinin aşamaları
Dört aşamadan oluşmaktadır. Bunlar:
1. Hazırlık
Problemi öğrenme ve çözümü için gerekli olabilecek bilgileri
toplama
2. Kuluçka
Problemin çözümü için geçen zamanı ifade eder.
3. Aydınlanma
Çözüme giden yolun belirginleştiği içgörü öğrenme zamanını
ifade eder.
4. Doğrulama
Aydınlanma döneminde edinilen çözümün doğruluğunun test
edildiği veya çözümün uygulamaya konulduğu evredir.
Yaratıcı düşünmenin engelleri
Yaratıcı düşünmeyi engelleyen başlıca etmenler aşağıda yer
almaktadır.
Duygusal engeller
Bireyin içinde bulunduğu üzüntü, keder, kabullenememe,
çaresizlik gibi duygusal etmenler yaratıcı düşünmeyi engelleyebilir.
Kültürel engeller
Bireyin içinde yaşadığı toplumun bireye aşıladığı değerler,
içinde yaşadığı kültür yaratıcı düşünme üzerinde engelleyici bir unsur
olabilir.
Algısal engeller
Bireyin sahip olduğu algılar yeni durumlar üzerinde
engellemeye yol açmasına algısal engel denir.
Geçmiş deneyimlerin etkisi
Bireyin sahip olduğu geçmiş yaşantılar iki farklı şekilde
yaratıcı düşünmeyi engelleyebilir. Bunlar:
1. Kurulum
Alışkanlıklar sonucu belli durumlar karşısında belli
davranış biçimlerinin ortaya çıkmasıdır. Örneğin bir gencin masa üstü
bilgisayarını çalıştırırken kasadan ses geldiğinde kasaya vurduğunda ses
kesilmesi ve bu davranışını sürekli tekrar etmesi.
2. İşleve takılma
İşlevsel değişmezlik diye de adlandırılan bu kavrama göre,
belli durumlar karşısında gerekli olan davranışların sergilenmesi, farklı
yolların denenmesidir.
Örnek: Üniversite
evde kalan gençlerden biri olan Melih, doğalgazın kesilmesi üzerine akşam
yemeği için ketlde suyu ısıtıp uzun makarnayı içine koyarak pişirmeye başlar.
Bunu gören arkadaşı Emin, ‘ketl makarna pişirmek için değil, su kaynatmak için
vardır’ der. ( Emin’in vermiş olduğu bu cevap ile işleve takıldığı
görülmektedir.)
Bir yanıt yazın