Analitik Terapi Süreci, Teknikler ve Eleştiriler

jung-analitik-kuram

Analitik Terapi

Analitik psikoloji, Carl Gustav Jung tarafından geliştirilmiş bir psikolojik ekoldür. Önceleri Sigmund Freud ile beraber çalışmıştır fakat daha sonra Freud’cu  topluluktan kopmuştur. Bu kopmadan sonra Jung, çalışmalarını Analitik Psikoloji adı altında yapmıştır.

Jung da eski arkadaşları gibi bilinçdışının varlığını kabul etmiştir fakat bunlara “id-ego-süperego” yerine “bilinç-kişisel bilinçdışı- kolektif bilinçdışı” açısından bakmıştır.

Jung, yazılarında mitoloji ve Doğu dinlerinden sıkça bahsetmektedir. Bu yüzden Jung’un anlaşılması daha zor olabilir. 

analitik-kuram-psise

PSİŞE

Jung, kişiğin tümüne psişe demiştir. Psişe, birbirinden farklı biçimde çalışan fakat birbirine bağlı sistemlerden oluşur.

Ego

Ego, bilinçli zihnin örgütüdür. Zihin işlevlerinin günlük yaşamdaki karşılığıdır. 

Kişisel Bilinçdışı

Bilincin altındaki katmandır. Jung’un bilinçdışı kavramı Freud’unkinden biraz daha farklıdır. Freud’a göre bilinçdışı; unutmak istediğimiz, uygun olmayan dürtülerin kaynağıdır. Fakat Jung’a göre bilinçdışı bilincin biçimlendiricisidir. Jung’a göre kişisel bilinçdışını istediğimiz zaman bilince getirebiliriz (Freud’un bilinçöncesi kavramına tekabül ediyor).

Kompleksler

Kişisel bilinçdışının içeriğindeki bazı düşünce ve duygular, aralarında gruplaşarak kompleks denilen durumları oluştururlar. Bilincin konrolünden kaçmış fakat aynı zamanda bilincin performansına yardımcı veya engel olmaya çalışan psişik yapılardır.

Kolektif Bilinçdışı

Jung’a göre hepimiz ortak bir bilinçdışına sahibiz. Bu bilinç düzeyine çıkarması zor olan imgelerden ve düşüncelerden oluşur. Kişisel bilinçdışından daha derinlerdedir. Bu düşünceler bilinçde bastırılmaya çalışılmaz.

Kolektif Bilinçdışının Kanıtları

Jung’un çalışmaları laboratuvar çalışmalarının verilerinden oluşmaz. O, mitolojiyi, kültürel simgeleri, rüyaları ve şizofreni hastalarının söylediklerini incelemiştir.

Jung, ilksel imgelerin genellikle rüyalarda ortaya çıktığını; aynı zamanda sanat, folklor ve mitolojideki simgelerle de karşımıza çıktığını savunur

Arketipler

Arketip; alıgılamamızı örgütleyen, bilinç içeriklerini düzenleyen, değiştiren ve geliştiren yapılar olarak tanımlanmaktadır. Arketipler, evrensel düşünme biçimleri ve duygularıdır.

Anima Ve Animus

Jung’a göre her insan karşı cinsten bütünleyici bir ögeyi bünyesinde barındırır. Yani her insan karşı cinsten bazı özellikleri bünyesinde barındırır. Anima, erkeğin dişi yönüdür; animus ise dişinin erkeksi yönüdür.

Bu arketipin temel işlevi, eş seçimi ve bir ilişki yürütme süreçlerine  rehberlik etmektir. Jung’a göre içimizdeki anima ve animusu, olası eşlerimize yansıtarak kendimize eş ararız.

Bir erkek, eşini seçerken kendi bilinçaltındaki dişiye karşılık gelen, kendi ruhunun yansımasını hiç tereddütsüz kabul edecek bir kadını cezbetmeye çalışır.

Hepimizin, aradığımız kadın ve erkeğin bilinçdışı imgesine sahip olduğunu söyler.

Gölge

Kişiliğimizin karanlık yönüdür. Bireyin kendisi ile ilgili engellediği, bilmek istemediği, utanç duyduğu her şeydir. Gölge, insanlığın kötülüğe eğilimli yönüdür. Bir kısmı bastırılmış duygular şeklinde kişisel bilinçdışındadır, bir kısmı da ortak bilinçdışındadır.Gölge insanın mükemmel olmasına yardım eder ve bu süreçte ego, gölgeyi yönetir. Gölgenin doyumlu bir yaşam yaşaması gerekir. Aksi takdirde yaşam enerjisi yok olabilir.

Persona

Kişiliğin en dıştaki tarafıdır.Bireyin dış dünya ile uyum sağlamasını ya da başa çıkabilmesini sağlayan sisteme denir. İsmini antik yunan aktörlerinin taktığı maskeden alır. Yani persona, kişinin gerçek egosunun üzerine geçirilmiş olan, sosyal bakımdan kabul edilebilir maskedir.

Ben

Merkez arketip olan ben, diğer arketipleri düzenleyip örgütleyerek kişilik bütünlüğünü sağlar. Bir insan kendisini bir bütün olarak uyum içinde hissedebiliyorsa, ben, görevini iyi yapıyordur.

Analitik Psikoloji’nin Terapötik Süreci

Jung’a göre terapinin temel amacı psişiği bütünleştirmektir. Terapinin amacı bireyselleşmek ya da içgörü, kişisel dönüşüm ve hatta eğitim yoluyla bilinç ve bilinçdışını bütünleştirmektir.

Eşitliğe dayalı, saygılı ilişkiler terapinin merkezindedir. Danışan ile danışman arasnda etkin bir iletişim vardır.

Psikolojik Danışma Sürecinin Aşamaları

Jung terapiyi dört aşamaya ayırmıştır:

1.İtiraf Etme Aşaması

Danışman bu aşamada danışanın geçmişini, egosunu ve bilinçdışını araştırır. Bu aşamada transferans güçlü ve baskındır.

2. Transferansın Netleştirilmesi ve Yorumlanması

Bu aşamada psikolojik danışman danışana transferansını gösterir ve bunun nereden kaynaklandığını araştırır.

3. Eğitim

Bu aşamada danışan ve psikolojik danışman birlikte danışma sırasında yaşadıklarından yola çıkarak, kazalınal içgörüyü netleştirerek yorumlamaya başlarlar.

4. Dönüşüm

Danışan kendini gerçekleştirmeye deoğru yol alır. Jung’a göre kendini gerçekleştiren bir insan hem bilinçli hem de bilinçdışı yaşantılarına önem verir ve aralarında denge kurmaya çalışır. Ancak pek çok danışan bu aşamaya ulaşamamaktadır.

Terapötik Teknik ve Yöntemler

Rüya Analizi

Rüyalar bilinçdışının en derin yanlarını görmeye yardımcı olurlar. Onun için rüya yorumları analizin merkezini oluşturmaktadır. Analizin amacı, rüyadaki sembolik anlamı danışanın bilinçli durumlarıyla ilişkilendirmektir.

Düş, ruhun karanlık ülkesinden gelen, anlaşılması güç bir bildiridir.

Kelime Çağrışım Testi

Jung, danışanların komplekslerini ortaya çıkarmak amacıyla kelime çağrışım testini geliştirmiştir. Danışana bir kelime okunur ve danışan aklına gelen ilk kelimeyle karşılık verir. Kişinin tepki süresi, nefes alma süresi ve deri iletkenliği ölçülür.

Etkin Hayal Etme

Bilinçdışından bilinçte ortaya çıkan duygusal bileşenlere ve karmaşalara izin vermektir. Etkin hayal etme meditasyon benzeri bir uygulamadır. Zihnini temizleyen ve derinlemesine konsantre olan bireyin içsel imgelerini aktif hale getirerek onları izlemesi ve yazıya, resme ya da eyleme dökmesidir.

Analitik Terapiye Getirilen Eleştiriler

Jung’un ortak bilinçaltının, mitler, efsaneler, rüyalar, gizemli olgular ve sanatta izerinin bulunduğuna dair yaptığı yorumlar, çok kesin kanıtlarla desteklenemez. Ampirizmden yoksundur. Mistik ve gnostik verilere aşırı yer verdiği için fazla bilimsel değildir.

Dil kullanımı olarak oldukça karmaşıktır. Her olguyu psişik süreçlerle açıklamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir