Toplumun bir düzen içerisinde varlığını sürdürebilmesi için bazı kurallar çerçevesinde oluşması gerekir. Bu kuralların bir kısmı yazılı(yasa) olarak varlığını gösterirken, bir kısmı da yazılı olmayacak (ahlaki kurallar) şekilde kendini gösterir. Yazılı olmayan ahlaki kurallarının nasıl oluştuğunu inceleyen kuramcılar, farklı şekillerde ahlak gelişimi kuramlarını ortaya atmışlardır.
Ahlak gelişimi, insanların gelişim dönemlerine göre farklılık göstermektedir. Dikkat edildiğinde çocukların kurallara nasıl katı bir şekilde uyduğunu görebilirsiniz. Onlar için bir şey ya iyidir ya da kötüdür. Ortası yoktur ve her kural dışı davranış mutlaka cezalandırılmalıdır. Yaş ilerledikçe çocukların, bu kuralların değişebildiğini, bazı durumlarda kuralların işe yaramadığını ve çiğnenebildiğine tanık olurlar. Bu durum onların da kendi ahlak anlayışını sorgulmalarına sebep olur. Yani toplum nasıl bir anlayış içindeyse çocuklar da genel olarak bu doğrultuda değişirler.
Aşağıda Piaget’in ahlak gelişimine dair görüşleri yer almaktadır.
PİAGET’İN AHLAK GELİŞİMİ KURAMI
Piaget’e göre ahlak gelişimi, bilişsel gelişim ile bir paralellik içindedir. Çocuklardaki ahlak gelişimi olgusunu anlamak için oynadıkları oyunlara bakarak açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamaları daha çok çocukların kuralları nasıl yorumladıklarına bakarak incelemiştir
Piaget’e göre çocuklardaki kuralların oluşumu altı yaşından sonra başlar. İki yaşına kadar çocuklar kural olmaksızın oynarlar. İki ve altı yaşları arasında da kuralların varlığından haberdardır ancak ne amaçla konulduğunu anlayamazlar.
6-10 yaş aralığında ise kurallara sıkı bir bağlanma içindedir. Kuralların, grubun isteği doğrultusunda konulduğunu bilmezler ve güçlü bir otorite tarafından var olduğuna inanırlar. Bu yüzden kuralların değişmezliğini benimserler.
10-13 yaş yaş aralığında ise kuralların ne amaçla konulduğunu ve gerektiğinde değişebileceğini anlarlar. Kuralların, grubun amacına hizmet eden ve anlaşmazlıkları ortadan kaldıran ortak görüşler olduğunu idrak ederler.
Piaget’e göre okulöncesi dönemde, kural kavramı olmadığı için, bu dönemde ahlaktan söz edilmez. Bundan dolayı ahlak gelişimi olgusu, somut döneme geçmeyene kadar başlamaz.
Piaget ahlak gelişimi kuramını iki evrede açıklar. Bunlar: dışsal kurallara bağlılık ve ahlaki özerklik dönemidir.
Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi
Bu dönemde çocuklar var olan kurallara körü körüne bağlıdırlar. 6-12 yaşlarını kapsayan bu dönemde çocuklar, kendileri dışında güçlü bir otoritenin varlığını kabul eder ve kurallara da harfiyen uyar. Kurallara uyulmayanların cezalandırılması gerektiğine inanırlar. Davranışların arkasındaki nedenlere dikkat etmezler. Başka bir deyişle yanlışlıkla üç tabak kıran birisinin, bilerek bir tabak kıran birisine göre daha çok cezalandırılması gerektiğini söylerler.
Ahlaki Özerklik Dönemi
Bu dönemde çocukların akran grupları genişlediği için daha fazla yaşantı kazanırlar ve bilişsel olarak daha da gelişirler. Bunun sonucunda kurallara ilişkin algıları da değişmeye başlar. Kuralların insanlar tarafından oluşturulduğunu ve gerektiğinde değiştirilebilir olduğunu anlayacak düzeye gelirler. Bir davranış yapıldığı zaman, bunun arkasındaki nedene bakabilirler. Bilmeden üç tabak kıran birisinin, bilerek bir tabak kıran birisine göre daha fazla ceza almasının doğru olmadığını idrak ederler. Yani kuralların ihlal edilmesinin arkasındaki sebebe bakabilir içinde, bulunulan duruma göre yargılanmasının gerektiğini anlarlar.
LAWRENCE KOHLBERG’İN AHLAK GELİŞİMİ KURAMI
Kohlberg’in ahlak gelişimi kuramı, Piaget’in kuramının yeniden incelenmesidir. Ancak Kohlberg, Piaget’in kuramını yetersiz bulup daha kapsamlı bir kuram geliştirmiştir. Ahlak gelişimi kuramını oluştururken Piaget’ten farklı olarak çocukları incelemek yerine onların belli durumlar karşısında nasıl tepki vereceğini, ikilem durumunda hangi yolu seçeceğini incelemiştir. Aşağıda Kohlberg’in çocuklara yöneltmiş olduğu bir problem örneğini görebilirsiniz.
Avrupa’da bir kadın, hasta ve ölmek üzeredir. Son zamanlarda hayatını kurtarabilecek ilaç, aynı kasabada oturan bir eczacı tarafından bulunmuştur. Eczacı, ilaç için 2000 dolar istemektedir. Bu fiyat, ilacın maliyetinin 10 katıdır. Hasta kadının kocası Hainz borç para alabilecek herkese gider. Fakat topladığı paralar, ilaç fiyatının yarısı kadardır. Hainz, eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek ya ilacı biraz ucuza satmasın ya da daha sonra ödemesini izin vermesini ister. Ancak eczacı kabul etmez. Hainz çaresiz bir durumdadır. Eczanenin camını kırarak karısı için ilacı çalar. Bu durumda hasta kadının kocası ne yapmalıydı? Niçin?
Yukarıdaki gibi örnekleri çocuklara yönelten Kohlberg, gelen cevaplar doğrultusunda, kuramını altı aşamadan hazırlamış ve bu aşamaları da üç kategoride toplamıştır.
Kohlberg’in ahlak gelişimi kuramı gelenek öncesi düzey, geleneksel düzey, ve gelenek sonrası düzey olarak üç kategoride incelenir. Şimdi bu üç kategoriyi ve aşamalarına bakalım.
A) Gelenek Öncesi Düzey
Bu dönem Piaget’in dışsal kurallara bağlılık dönemiyle aynı özellikleri gösterir.
İki aşamadan oluşur. Bunlar: itaat ve ceza ile araçsal ilişkiler eğilimidir.
1) İtaat ve ceza
Bu dönemdeki çocuklar istek ve ihtiyaçlarına göre hareket eder. Cezadan kaçınmak ve otoriteye söz konusudur. Genel olarak olayların dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verirler. Davranışın arkasında yatan niyete bakılmaz.
Örnek: ev işinde annesine yardım eden birisi, yanlışlıkla ütüyü düşürüp kırmıştır. Başka birisi ise annesinden gizli olarak şeker kabından şeker alırken, bir bardağı yere düşürüp kırmıştır. Bu aşamadaki çocuklara hangisinin daha suçlu olduğu sorulduğunda, ütüyü kıranın daha suçlu olduğunu, çünkü ütünün daha büyük olduğunu söyler.
Örnek: Hainz’in örneğine bakıldığında, çocuklar genel, olarak ilacın çalınmaması gerektiğini aksi taktirde hapse gireceğini söyler.
2) Araçsal ilişkiler eğilimi (saf çıkarcı)
Bu aşamada çocuklar, diğer insanların da ihtiyacını katsalar da odak noktalarında kendileri vardır. İnsanları, karşılıklı ihtiyaçların giderilmesi olarak görürler. Her şeyin karşılıklı olduğu fikri hakimdir. Yakalanmadığı sürece kişi kuralları çiğneyebilir.
Örnek: Hainz’in için çocuklar şunu der. Eğer adam karısını sevmiyorsa ilacı çalmamasını, bu sayede karısı öldükten sonra başka biriyle evlenebileceğini söyler. Başka bir durumda ise eğer karısı ona iyi bakıyorsa ve iyileştikten sonra da bakmaya devam edecekse o zaman ilacı çalmalıdır der.
B) Geleneksel Düzey
Geleneksel düzeye gelmiş bireyler artık önceki kuralların ötesine geçerek aileye, ait olduğu gruba, ülkesine daha fazla önem vermeye başlar ve onların ihtiyaçlarını bazen kendi ihtiyaçlarının bile üstünde tutar. Üçüncü ve dördüncü aşamayı kapsayan bu dönemde sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir.
3) Kişilerarası uyum eğilimi
Bu aşamada çocuklar iyi çocuk olma eğilimindedir. Akran gruplarıyla işbirliği gözlenir. Başkalarını mutlu etmek, onlara yardım etmek daha öncelikli konuma gelmiştir. Benmerkezciliğin azalması ve somut işlemler dönemine gelen çocuk olaylara başkalarının gözünden bakabilecek seviyeye gelmiştir. Yaptığı davranışlar cezadan kaçınmak (1.aşama) veya kendi çıkarı (2. aşama) için değil, başkaları içindir.
Örnek: Hainz’in durumu için çocuklar şunu söyler: Bence adam ilacı çalmalıdır. Kim olsa onun yerinde bunu yapar. Sonuçta herkes eşini kurtarmak için böyle bir davranışta bulunur.
4) Kanun ve düzen eğilimi.
Bu aşamada, bireyler için akran gruplarından çok kanun ve düzen önemlidir. Herkesin otoriteye ve sosyal düzene bağlı olması gerektiğini söylerler. Kanunlar, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin uygulanmalı ve kimse bunların dışına çıkmamalıdır. Bir çok yetişkinin bu aşamada kaldığı söylenebilir.
Örnek: Hainz’in durumuna bakıldığında, bu aşamadaki bireyler, bir insanın hayatı da söz konusu olsa, ilacın çalınmaması gerektiğini söyler. Bu tür durumlar, başka insanların da böyle davranmasına sebebiyet verir ve sosyal düzen olmaz gerekçesiyle ilacın alınmamasını savunurlar.
C) Gelenek sonrası düzey
Bireyin, var olan otorite veya başkaları karşısında, kendi ahlaki yargılarını oluşturduğu evredir. Bu düzeydeki bireyler daha karmaşık bir ahlaki olguyla hareket ederler. Daha önceki aşamaların ötesine geçip daha üst düzeyde bilişsel yetiler kullanarak, toplumun var olan kurallarının üstünde bir anlayışla hareket ederler.
5) Sosyal sözleşme eğilimi
Bu aşamadaki bireyler kanunlara eleştirel bir bakış açısıyla bakar ve gerektiğinde demokratik bir şekilde değişebileceğini savunurlar. Kanunların, sosyal düzeni korumak, temel yaşama ve özgürlük haklarını güvence altına almak için gerekli olduğunu söylerler. Bu ahlak gelişimi düzeyine, yetişkinlerin %25’inden daha azı ulaşabilmektedirler.
Örnek: Hainz’in durumu için bu aşamadaki bireyler ilacın çalınması gerektiğini söylerler. Sonuçta bir insanın hayatı söz konusu. Yargıç Hainz’in durumuna baktığında, normal bir hırsızlık yapmış birisine göre daha hafif bir ceza vermelidir. Burada eczacının özel mülkiyet hakkı da ortaya konulduğu için, daha dikkatli davranılmalıdır.
6) Evrensel ahlak ilkeleri eğilimi
Kohlberg’in ahlak gelişimi kuramının son aşaması yer almaktadır. Bir insanın ulaşacağı en doruk noktadır. Sağduyu ve bireysel prensipler eğilimi de denir. Kişi, ahlak ilkelerini kendisi seçip oluşturur. Bu ilkeler, adalet, eşitlik, insan hakları gibi bazı soyut kavramlarla temellendirilir. Çünkü “adalet yasanın üstündedir.” Burada evrensel adalet anlayışı ağırlıktadır. Her ne olursa olsun bir insanın hayatına kast edilmemeli.
Bir yanıt yazın